ne ya(z/p)acağını bilememek.

     





Hani birçok şeye başlarsın hevesle,sonra zamanla söner. Yani aslında bu bende öyledir sanırım. Ne zaman heveslensem istesem,yoluna koyulsam herhangi bir işin tamamlayamadan kalıyorum yarım yamalak. 
Sorsan azim paçamdan akıyor,sorsan dünyanın en hırslı insanı benim.
Ne hissettiğini bilmemenin karmaşası nedir? İnsan bizzat içinde yaşadıklarına nasıl anlam veremez?
Nasıl olur da içinde boğuştuğun manasız kavramların hissini anlamlandıramazsın?
Bilmiyorum. Belki de nasılsın ne yapıyorsun diye sorulduğunda bilmeme durumu da bir mertebe sayılmalı,bilmemek de tıpkı mutluluk gibi insanın normal halleri olmalı. 
Tıpkı mutluluk gibi bilmemek de arzulanmalı mesela.
Tarih boyunca düşündüğümüzde,bilmek hep zarar vermiş insana. 
Ya bir sırrı ya da bir duyguyu tanımlamak bir kere bile fayda sağlamamış.
En kanlı savaşlar sırlardan doğmuş,en zarar veren ilişkiler aşkın ve nefretin kucağında gerçekleşmiş.
Oysa kendi ruh halini bile tanımlayamayan bir birey neye sebep olabilir ki? 
En fazla nasılsın diye soran kişinin birkaç saniyelik bön bakışlarına sebep olursun,sonrasında soruyu soran kendi bildiği emin olduğu duygular denizinde kendine,psikolojisine zarar vermeye devam eder.
Bilmeyen bir insanın anatomisi yalnızca soru işaretlerinden oluşur,her hücresinde farklı bir soru işareti,her zerresinde ayrı bir paradoks.
Peki soru işareti kararsızlık mıdır? ASLA.
Bilmediğimi iddia ederken kararsızlığımı vurgulamam,hangisinin ne olduğunu bilip arasında seçim yapamama durumu değildir bilmemek. 
Bilmemektir sadece,neyin ne olduğunu. 
Kimi zaman seçenekleri bile. 
Seçmeyi bilmemek ya da. 
Böyle bir zamanda hoş görülmesi gereken bir durumken neden bilmeyene tahammülümüz yok? 
NASIL BİLMİYORSUN YAAAA? 
Bilmiyorum güzel kardeşim,bilmiyorum

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"bazen"