merhaba demeye bile utangaç olanlar için-benim için..

 

      Yıllardır hayalim olan şu blogculuk meretini sonunda şahsi bilgisayarıma kavuşunca gerçekleştirdim. Aslında durup düşündüm hep niyetlendiğim an,bebeğim tamam blog yazacaksın  ne yazacaksın? Açıkçası bir şey de bulamadım.. Açtım favori şarkımı yazıyorum. 

Durum belirteyim biraz.. Eskişehir'e gitmeme ramak kaldı,hukuk gibi bir meseleye giriş yapmanın gerginliği var ve de anasından kopan kuzunun tedirginliği.. Okuyan diyecek *senin ben derdini* Amma velakin öyle olmuyor öyle meseleler.. En alıştığın anda kopan bağlar herkesi incitir. Belki aile belki sevgili belki arkadaş.. Ama ortak nokta: kopmak. Kimine vız gelen,kiminin ciğerini götürüyor. Ben de ortada bakınıyorum işte.

    Bu yazma hevesim terk edilmem de kaynaklanıyor aslen,zart zurt bir yazarın böyle bir sözü vardı. Acı sizi yazmaya yönlendirir. Uzun zaman yazmayıp,sonra bir anda dank edince ben de öğrendim bu sözün doğruluğunu.. Deli danalar gibi koşturuyor parmaklarım klavyenin üstünde. En çok sevdiğim şeylerden biri bu yazarken klavyeden çıkan ses. Üretiyorsun güzel kardeşim,ses o ses. Üretmenin sesi olur mu? Otur içini dökmeye başla anlarsın güzel arkadaşım. 
  
Hani en başta dedim ya şarkıyı açtım,youtube beni ordan oraya götürmekte ben de eşlik edeyim diyorum. Bugünlük bu kadar olsun. Sevgiyle.. 

                              4 Ağustos 2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"bazen"